MUHABİR/SENEM OK Isparta doğumlu 10 yıllık İngilizce öğretmeni Serap Akın (40), kas hastalığıyla doğmasına rağmen azmi ve kararlılığıyla tüm engelleri aşarak hayalini kurduğu mesleği başarıyla sürdürüyor. Şehit Mustafa Gözütok Ortaokulu’nda görev yapan Akın, sağlıkçı bir anne ile eğitimci bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldi.

Serap Akın, ilkokulda sık sık düşmesi sonucu kas hastası olduğunu öğrendi. Eğitim hayatını bırakmayan Akın, önce iki yıl Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde açıktan İngilizce eğitimi aldı. Ardından girdiği üniversite sınavında birinci olarak Adana Çukurova Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünü kazandı. Ancak Adana’da yaşadığı zorbalık ve ötekileştirme nedeniyle üniversiteyi bırakıp Isparta’ya ailesinin yanına dönmek zorunda kaldı.

Yıllar sonra tanıştığı bir kişisel gelişim uzmanıyla birlikte kurduğu dernek sayesinde dar gelirli ailelerin çocuklarına gönüllü dersler veren Akın, bu süreçte hem topluma katkı sağladı hem de mücadelesini sürdürdü.

18 YAŞINA KADAR YAŞAR DEDİLER AMA ŞİMDİLERDE “STAR TEACHER”

Doktorların “18 yaşına kadar yaşar” dediği Serap Akın, pes etmeyerek yeniden üniversite sınavına girdi ve derece yaparak Süleyman Demirel Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği bölümünü başarıyla tamamladı.

Gençlere ilham veren başarı hikâyesini KFK Ajans ekibi ile paylaşan Serap Hoca, yavaş ilerleyen hastalığını kardan adama benzeterek, öğrencilerinin onu “Star Teacher” olarak benimsediğini belirtti. Akın “Kardan adam yaparız ya, güneş çıkınca yavaş yavaş erir; ben de öyleyim. Kendini hissettirmeden ilerleyen bir hastalık… Bir gün yazı yazabiliyorsam ertesi gün yazamıyorum. Öğrencilerim de nasıl bir hastalık olduğunu merak ediyor ve soruyorlar. Ben de ‘Şarj aletinin içerisindeki bakır teli düşünün; eğer o tel olmazsa telefonunuzu şarj edemezsiniz. İşte böyle bir hastalık,’ diyorum. ‘Hocam, sen nasıl çalışıyorsun o zaman?’ diye soruyorlar ve bunun bir mucize olduğunu söylüyorum. O yüzden bana ‘Star Teacher’ diyorlar. ‘Sizin özel güçleriniz mi var?’ diye soruyorlar, ‘Evet,’ diyorum. Bu şekilde onlara ilham olmaya çalışıyorum.” dedi.

Küçük yaştan beri İngilizce öğrenme ve öğretme hayalinin olduğunu belirten Serap Akın “İki seçeneğim vardı: Ya zehir içecektim ya da tatlı yiyecektim. ‘Ne yapabilirim?’ dedim. Ben İngilizce öğrenmek ve bunu da öğretmek istiyordum. Çevremizdeki insanlar babama, ‘Uğraşma hocam, nasıl olsa ölecek; neden hastaneye götürüp duruyorsun?’ dediler ama babam bunları asla dikkate almadı.” şeklinde konuştu.

O ISPARTA’NIN KENDİ GİDEN ARABALI ÖĞRETMENİ

Isparta’nın ilk ve tek Tekerlekli Sandalyeli hocası olarak görev yapan Akın, öğretmen olma yolunda umudunu hiç kaybetmediğini belirterek, öğrencileri ile olan diyaloğunu şu sözlerle aktardı.

“Bana 18 yaşında öleceksin demişlerdi ya hani… Ben o ana kadar hiç vazgeçmedim. Umudum her zaman tazeydi. Altı yaşında kurduğum hayale sımsıkı sarılmıştım. Öğrencilerim ilk derse girdiğim anda şok oluyorlar; hatta bana ‘kendi giden arabalı öğretmen’ diyorlar. İlk başlarda okul içinde gördüklerinde ‘abla’ falan dedikleri de oluyor. Öğretmen figürünü önce yakıştıramıyorlar. Derse girdiğimde onlara hayat hikâyemden bahsediyorum: ‘Bakın, ben böyle şeyler yaşadım ama asla vazgeçmedim. Sizin öğretmeniniz oldum ve siz çok şanslı öğrencilersiniz. Benim gibi bir öğretmeniniz var.’ Daha önce böyle bir öğretmeniniz oldu mu diye soruyorum. ‘Hayır,’ diyorlar. Ben de ‘Ciddi anlamda süper güçleri olan bir öğretmenim,’ diyorum.”

Engelli bir öğretmenle günün belirli vakitlerinde zaman geçirmenin ve eğitim almanın, öğrenciler üzerinde farkındalık oluşturduğunu söyleyen Akın, “Gönüllü olarak sınıf kapısında beklerler beni; teneffüslerde yanıma gelirler. ‘Ne oldu, bir sıkıntı mı var?’ diye sorarım ve sadece yanımda durmak istediklerini söylerler. Onlarla hiçbir zaman kötü bir anım olmadı. Hatta bazı öğrencilerim, ‘Hocam, siz kapıdan nasıl girdiniz?’ ya da ‘Hocam, asansörün kabini bugün biraz yukarıda kalmış, fark ettiniz mi? Size bugün kim yardım etti?’ gibi sorular sorarak farkındalıklarının arttığını gösteriyor.” ifadelerini kullandı.

Kendini tek bir kelimeyle tanımlamak gerekirse bunun “umut” olacağını vurgulayan Akın, “Ben kelimelere sığmıyorum. Tek kelimeyle kendimi tanımlayamam ama tanımlayacak olsam ‘umut’ derim. Hayatımdaki en önemli etken umuttu ve ben umuda sarıldım. Yıllar önce hayal kuran o 6 yaşındaki çocuk, şu anda sınıfa girdiğinde hayallerini yaşıyor. Ben de o yüzlere hayallerini aşılıyorum ve öğrencilerime ‘Hayatınızda mazeret yok; her sorun bir fırsattır. Sonların içindeki fırsatları görelim. Engelleri, sadece dinlenme noktanız olan teneffüs gibi kabul edin; nefes alın ve yolunuza devam edin,’ diyorum.” şeklinde konuşmasını sonlandırdı.

Serap Akın’ın yaşam mücadelesi, hem eğitim camiasında hem de toplumda azmin gücünü bir kez daha gözler önüne seriyor.

Muhabir: SENEM OK