Uzmanlara göre bu durumun temelinde fay hatlarının jeolojik rolü yatıyor. Türkiye’de Kuzey Anadolu (KAF), Doğu Anadolu (DAF) ve Batı Anadolu’daki graben sistemleri boyunca çok sayıda maden ve termal su kaynağı bulunuyor. Bilim insanları bu olguyu üç ana başlıkta açıklıyor:

· Geçirgenlik ve akış yolları: Aktif faylar, yer kabuğunda derine sızan yağış sularına “doğal otoban” işlevi görüyor. Yer altına süzülen sular, kaya–su etkileşimiyle mineraller kazanarak tekrar yüzeye çıkıyor.

· Derin gaz taşınımı: Fay zonları, derinlerden gelen CO₂, helyum ve radon gibi gazların yüzeye ulaşmasını kolaylaştırıyor. Bu gazlar hem suyun kimyasını etkiliyor hem de traverten oluşumuna zemin hazırlıyor.

· Jeotermal gradyan ve travertenler: Özellikle Batı Anadolu’daki graben sistemlerinde sular derine inerek ısınıyor, CO₂ ile zenginleşiyor ve kalsiyum karbonat çökelterek travertenler meydana getiriyor.

Türkiye’den dikkat çeken örnekler

· Pamukkale (Denizli Havzası): Kaynak çıkışları, havza kenarındaki normal faylarla hizalı.

· Marmara–KAF: Gaziköy–Saros hattı ve çevresinde yüksek CO₂ akısı ve mantoya özgü helyum gözlendi.

· Afyon–Akşehir Graben (Gazlıgöl, Ömer–Gecek): Jeotermal kaynaklar kenar faylarla kontrol ediliyor.

· Bolu–Yeniçağa (KAF): Traverten gelişimi faylanma ile doğrudan ilişkili, U/Th tarihleme verileriyle destekleniyor.

Deprem–kaynak suyu ilişkisi kesin mi?

Araştırmalara göre bazı bölgelerde kaynak ve kuyu sularında radon seviyesi ile kimyasal bileşenlerde deprem öncesi değişiklikler gözlendi. Ancak bu bulgular her depremde tekrar etmiyor. Uzmanlar, hidrojeokimyasal sinyallerin umut verici olduğunu ancak henüz kesin bir öngörü aracı haline gelmediğini vurguluyor.

Isparta Çevresi: Fay Hatları ve Jeotermal Kaynaklar

Batı Toroslar üzerinde yer alan Isparta, “Isparta Büklümü” olarak adlandırılan genç tektonik yapının merkezinde bulunuyor. Bölge, hem Eğirdir, Senirkent ve Uluborlu fay hatlarıyla hem de birinci derece deprem bölgesi sınıflandırmasıyla dikkat çekiyor.

Jeotermal potansiyel ise mevcut olmakla birlikte, uzmanlara göre kabuk kalınlığı nedeniyle sıcak sular oldukça derinde. Bu yüzden yüzeyde Pamukkale benzeri büyük termal alanlar görülmüyor. Ancak SDÜ ve MTA’nın yürüttüğü çalışmalar, bölgedeki kaynak sularının Ca-Mg-HCO₃ tipinde ve içme suyu kalitesinde olduğunu ortaya koyuyor.

Yakın zamanda açılan jeotermal arama ruhsat ihaleleri, Isparta çevresindeki derin jeotermal potansiyelin araştırılmasına yönelik yeni adımlar olarak değerlendiriliyor.

Bilim insanları, Türkiye’nin jeotermal kaynaklarının yalnızca enerji açısından değil, aynı zamanda deprem araştırmaları için de önemli ipuçları taşıdığını belirtiyor. Isparta özelinde ise fay hatlarının etkinliği, gelecekte jeotermal çalışmaların önünü açabilecek nitelikte görülüyor.

Kaynak: Haber Merkezi