Anadolu’nun manevi mimarlarından Yunus Emre’nin mezarının nerede olduğu yüzyıllardır tartışma konusu.

Türkiye’nin birçok ilinde olduğu gibi Isparta’da da Yunus Emre’ye ait olduğu öne sürülen dört farklı türbe bulunuyor. Gönen, Güneykent, Keçiborlu (Garip Tekkesi) ve Uluborlu ilçelerinde yer aldığı belirtilen bu türbelerin hiçbirinin bilimsel olarak kesinlik kazanmadığı ifade ediliyor.

Tarihçi Bekir Manav, yaptığı araştırmada, Yunus Emre’ye ait türbe iddialarının tarihsel dayanaklarını ve arşiv izlerini değerlendirdi. Manav’a göre, Isparta’da özellikle Uluborlu ilçesi, Yunus Emre’nin izlerinin en belirgin biçimde görüldüğü yer olarak öne çıkıyor.

“Uluborlu’daki izler dikkat çekici”

Manav, Bursalı İsmail Hakkı Efendi’nin 1705 yılında yazdığı bir eserde Yunus Emre ve şeyhi Tabduk Emre’nin mezarlarının, Keçiborlu yakınlarında gölün doğu tarafındaki bir dağ köyünde aynı çatı altında bulunduğunu belirttiğini aktardı.

Ancak Yunus Emre’nin 1320 yılında vefat ettiğini hatırlatan Manav, bu bilginin olaydan 385 yıl sonra kaleme alındığını ve tarihsel açıdan temkinle değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Türkolog Mehmed Fuad Köprülü ise İsmail Hakkı Efendi’nin tarifinin Uluborlu’yu işaret ettiğini ifade etmişti.

Arşivlerde “Emre” izleri

Uluborlu’daki arşiv kayıtlarında 1481 yılına ait “Mahalle-i Emre Mescidi” adlı 71 haneli bir mahalle bulunduğunu belirten Manav, aynı dönemde “Emre Camisi, Emre Mahallesi, Emre Çeşmesi” gibi isimlerin de kayıtlarda yer aldığını aktardı. Ayrıca “Karye-i İbn-i Emre” adında 12 haneli bir köyün de belgelerde geçtiğini söyledi.

Manav, “Yunus Emre’nin yaşadığı dönemde Uluborlu, Hamidoğulları Beyliği’nin başkentiydi. Ulema sınıfının atandığı, ilim ve devlet işlerinin yürütüldüğü önemli bir merkezdi. Dolayısıyla bu isimlerin bölgede yer alması dikkat çekicidir.” dedi.

Said Demirdal’ın Bütünüyle Uluborlu adlı kitabında da bölgedeki Yunus Emre türbesine değinildiğini hatırlatan Manav, “Demirdal, buraya özellikle Buhara ve Semerkant’tan gelen dervişlerin uğradığını ve günlerce kaldıklarını anlatıyor. Bu da Uluborlu’nun yüzyıllar boyunca manevi bir durak olduğunu gösteriyor.” ifadelerini kullandı.

“Yunus’u anlamak, mezarını değil, gönüllerdeki yerini bilmektir”

Tarihçi Manav, Yunus Emre’nin mezarını sahiplenmenin bir gurur kaynağı olduğunu ancak onu sadece bir taş yapıya sığdırmanın doğru olmadığını vurguladı.

“Yunus Emre’nin kabri burada mıdır bilmiyoruz; ama nerede olmadığı konusunda güçlü verilerimiz var. 550 yıllık arşivlerde hayırseverlerin bile adı yazılıyken Yunus Emre’nin mezarına dair bir kaydın olmaması dikkat çekici. Turizm veya şöhret amacıyla mezar iddiaları üretmek doğru değildir.”

Manav, Yunus Emre’nin gerçek mekânının gönüller olduğunu belirterek, “Yunus’u anlamadan sadece adını sahiplenmek, sazı eline alıp teline dokunmamaya benzer. Onun gerçek türbesi insanın kalbindedir.” dedi.

Sonuç

Isparta’da Yunus Emre’ye ait olduğu öne sürülen dört türbe bulunmasına rağmen, tarihsel ve kültürel veriler Uluborlu’daki izlerin daha güçlü bir geçmişe sahip olduğunu gösteriyor.

Kaynak: haber merkezi