Türkiye, obezite ve diyabet sıklığında Avrupa’da ilk sıralarda yer alıyor. Uzmanlar, obezite ve diyabetin sadece bireylerin değil, toplumun da sağlığını ve ekonomisini tehdit eden ciddi bir sorun hâline geldiğini belirtiyor.
Obezitede Avrupa Birincisi
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre Türkiye, obezite oranlarında Avrupa’da ilk sırada bulunuyor. Yetişkin nüfusun yaklaşık %66,8’i fazla kilolu veya obez, bunun %32,1’i ise doğrudan obez olarak sınıflandırılıyor.
Kadınlarda obezite oranı %39-42 seviyelerine çıkarken erkeklerde %24-26 civarında seyrediyor. Uzmanlara göre obezite, sadece yetişkinlerde değil, çocuk ve gençlerde de hızla artıyor.
Diyabette de İlk Sıralarda
Türkiye, Avrupa’da diyabet sıklığında en üst sıralarda yer alıyor. Yapılan araştırmalara göre her 100 kişiden yaklaşık 11’i diyabet hastası. Ancak bu kişilerin bir kısmı hastalığının farkında değil.
Erken teşhisin önemine dikkat çeken uzmanlar, diyabetin tedavi edilmediği takdirde ciddi komplikasyonlara yol açabileceği uyarısında bulunuyor.
Sağlık ve Toplum İçin Büyük Tehdit
- Obezite ve diyabetin insan hayatına etkileri saymakla bitmiyor. Başlıca zararları şöyle özetleniyor:
- Kalp ve damar hastalıkları: Yüksek tansiyon, kalp krizi, inme riski artıyor.
- Metabolik sorunlar: İnsülin direnci, kolesterol ve yağ dengesi bozuluyor.
- Kronik komplikasyonlar: Diyabet böbrek yetmezliği, görme kaybı, sinir hasarına yol açabiliyor.
- Kanser riski: Bazı kanser türlerinde risk artıyor.
- Psikolojik etkiler: Depresyon, özgüven kaybı ve sosyal izolasyona neden olabiliyor.
Ekonomik açıdan da tablo ağır: sağlık harcamaları artarken iş gücü kaybı ve verim düşüklüğü ülke ekonomisine ciddi yük getiriyor.
Uzmanlardan Çağrı
Sağlık otoriteleri ve uzmanlar, obezite ve diyabetle mücadelede acil adımlar atılması gerektiğini belirtiyor. Erken teşhis, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazandırılması, fiziksel aktivitenin artırılması ve toplumun bilinçlendirilmesi öncelikli öneriler arasında yer alıyor.
Türkiye’nin Avrupa’da zirvede olduğu bu alanda, hem bireysel hem de toplumsal tedbirlerin alınmaması hâlinde önümüzdeki yıllarda tablo daha da ağırlaşabilir.